Ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosunun Karaman’da Yapıldığını Biliyor muydunuz?
Anadolu’nun Nefesi Karaman
SkyLife – Kasım 2009
Muzaffer Karaoğlu – Fatih Özenbaş
O tepeciğin ismi Pınarbaşı Höyüğü’dür. M.Ö. 9000’li yıllarda avcılık, toplayıcılık döneminin en önemli toplu yerleşim yeridir. Ya şu ayak izleri kimin ola? O ayak izlerinin, Hıristiyanlığın doğudan batıya doğru yayılmasında en önemli kişi olan Aziz Pavlos’un Barabbas’la beraber Hatay’dan başlayıp ilk kiliselerden birini yaptıkları—Karaman’ın Ekinözü köyü yakınlarındaki—Derbe antik kentine uzanan büyük yolculuklarında bıraktıkları ayak izleri olduğunu anlamışsınızdır herhalde…
Karadağ’daki Değle tepesinde yer alan ve “Binbir Kilise” adıyla bilinen Aziz Pavlos anısına yapılmış çok sayıdaki kilise, manastır, şapel, mezar ve evle ilgili araştırmaları yürüten Sir W.M. Ramsay’den dinleyelim:
“Anadolu içlerinde öyle bir sanat meydana gelmiştir ki, bu sanat Yunan medeniyetine hiçbir şey borçlu değildir.”
Laranda’dan Bugüne
Karaman’ın bilinen ilk adı Laranda’dır. Selçuklular döneminde ise Larende olmuştur. Karamanoğulları 1227-1228 yıllarında Nure Sufi isimli liderleriyle bölgeye gelmişler, Selçukluların dağılma sürecinde devletlerini kurmuşlar. Kendilerini Selçukluların doğal mirasçısı olarak görmüş ve bu uğurda Osmanoğulları ile giriştikleri uzun mücadeleyi Fatih döneminde kaybetmişler.
Ne zaman Karaman ile ilgili bir konu açılsa, tatlı bir gülümseme ile “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu” sözü hatırlanır. Yolunuz Karaman’a düşerse; göz alabildiğince süren bozkır dinginliğine bakarak “Ne kadar sessiz, ne kadar durağan bir coğrafya…” diye düşünebilirsiniz. Ama bu dinginliğin ardında çağların tarihi ve gizemi saklıdır.
Eğer Karaman’a yaklaşmışsanız, tüm heybetiyle karşınızda duran Karadağ’ın eteklerindeki ovanın, Karamanoğlu yiğitleri ile Moğol ordusunun vuruşmasıyla adeta bir toz, duman deryasına döndüğünü görürsünüz.
Orta Asya’dan Anadolu içlerine kadar yenilgi yüzü görmeden gelen Moğol ordusu, Türkmen yiğitleri karşısında az sonra bozguna uğrayacak ve o deli divane poyraz, Şikari’nin “Zamanın Kahramanları” diye adlandırdığı baş eğmez yiğitlerin zafer nidalarını getirecek kulaklarınıza. Biraz daha dinlerseniz Cengiz Han’ın torunu Gazan Han’ın “Ah! Karamanlı Türkmenler olmasaydı, güneşin battığı yere kadar ulaşırdık” diyen sızlanmasını duyacaksınız.
Şu tepeciği gördünüz mü? O tepeciğin ismi Pınarbaşı Höyüğü’dür. İç Anadolu bozkırlarına uzanan, güneyi Toros Dağları’na dayanan Karaman, iki farklı coğrafi yapının zenginliğini bünyesinde taşır. Ayrancı’dan Ereğli’ye doğru giderken bozkır size gizlediği bir güzelliğini sunuverir.
1995 yılında tabiatı koruma alanı ilan edilen Akgöl, iki yüzü aşkın kuşun yaşama alanı olan gizli bir kuş cennetidir. Balık avına meraklı olan okurlarımıza da bir sır verelim. Akgöl’de ağırlığı yüz kiloyu aşan sazan balıkları da var…
Karamanlı Kaplumbağa Terbiyecisi
Karaman’ın görülmesi gereken yerlerini sıralayıverelim. Önce kaleye çıkılmalı ve kent oradan kuşbakışı seyredilmeli. Ardından Hatuniye Medresesi görülmeli. Karamanoğlu Alaaddin Bey’in kızı Nefise Melek Hatun tarafından yaptırılan medresenin taş kapısı, taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
Osman Hamdi Bey “Kaplumbağa Terbiyecisi” isimli tablosunda bu mekânı kullanmıştır. Aktekke (Mader-i Mevlana) Camii ise çok özel bir mekândır. Mevlana Celaleddin-i Rumi, babası Sultan-ül Ulema Bahaddin Veled ile Horasan’ın Belh şehrinden Anadolu’ya geldiklerinde en uzun soluklu molalarını Karaman’da verdiler. Yıl 1222. Bu kentte 7 yıl kaldılar. Mevlana bu kentte baba oldu; annesi Mümine Hatun’u (1224) ve kardeşi Muhammed Alaaddin’i (1225) bu kentte kaybetti.
Karamanoğlu Alaaddin Bey, bu iki güzel insanın mezarlarını içine alan bir cami yaptırdı. Bu cami bugün Aktekke (Mader-i Mevlana) olarak anılan camidir. Cami uzun yıllar Mevlevi tekkesi olarak da kullanılmıştır.
Doğal zenginlikleri ve kültürel mirası ile Karaman, geçmişten geleceğe uzanan bir yolculuk sunar.
YORUMLAR